39.SOHBET: BAL TEFSİRİ

39.SOHBET: BAL TEFSİRİ

Ve Aleykum Selâm. Hepiniz sefalar içinde kalasınız. Mübarek günlerin yüzü hürmetine, Evveli, Ahiri, Zahiri yüzü hürmetine...

Allah şifalar versin. Çocuklarına bağışlasın. Cümlemize, sıhhat selâmetler versin. İnancımızı, imanımızı gür etsin. Gidersek, şefaati Muhammedî’ye nail olalım. Amin. İnşallah. Oluyor, bazı engeller oluyor. Ne yapalım? Şükür edelim.

Sağ salim geldiniz, hamdolsun. Allah kabul etsin. Allah tekrarına erdirsin. Allah gitmeyene de nasip etsin. Amin.

Allah’ın Rahmeti, Rıza-ı Muhammedî’ye, Şefaati, Nuru Muhammedî’ye nail etsin.  Hem dünyaca, hem ahiretce. Öbür âleme bırakmadan. Bu âlemde Cemâli’yle, Kemâli’yle, ilmiyle, irfanıyla müşerref olalım. Öyle gidelim. İyi mi? İnşallahu Rahman.

 

Hicri Yılbaşı

Bugün, Hicri Muharrem’in birinci günü. Hicri… Kim okuyacak? Oku bilelim. Yılbaşı nerden geliyor, nereye gidiyor bilelim.

“Hicri yılbaşı. Hicr imanın küfre, adaletin zulme, irfanın cehalete  karşı üstün gelmesinin başlangıç tarihidir.  Hicret, Hz. Muhammed (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)’in Hakk dini yaymasında, başarıya ulaşmasını sağlayan, en önemli olaylardan biridir. Yüce Allah’ın hicrete izin vermesi üzerine, sayıları sınırlı olan Müslümanlar, azar azar ve gizlice, Mekke’yi Mükerreme’den, Medine’yi Münevvere’ye hicrete başlamışlardır.”

Bu ayda!.. Bu ayda, O’nun yüzü hürmetine bak. Elhamdülillah… Türkiye’nin dört köşesini Ankara’da topluyoruz. Gayet serbest konuşuyoruz. Biraz Allah korkusu var. Başka hiçbir korku yok. Hükümetimiz var. Ordumuz var. Rahat rahat, onların himayesinde oturuyoruz. Şükür Allah’a! Buna Hamdü senâ edelim. Amin.

“Onlara müteakiben de Hz. Muhammed (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)’in, Hz. Ebubekir (Allah Onlardan Razı Olsun) ile beraber hicreti, Hz. Ömer (Allah Onlardan Razı Olsun) döneminde hicri takvim başlangıç sayılmıştır. Çünkü, Arapların belirli bir takvimleri yoktu. Hicri takvim, Hambeli ay esasına dayanır. 354 günlük bir yıl, yirmi dokuz veya otuz gün süren, on iki aydan oluşur. Bu takvimin başlangıcı Muharrem ayıdır. Muharrem ayının birinci günü ise, Hicri yılbaşıdır.”

Bilelim. Bilmeyen bilsin. İyi mi? Bizim yılbaşı bu işte. Yılbaşları bilmeyen, bilelim. Evet…

İnşallah, bütün insanlık âlemine kutlu olsun. Rızıklarını bol etsin. Kazasız, belasız olsun. Harpsız olsun. Bütün canlının nasibi, rızkı bol olsun. Bugünün yüzü hürmetine.

 

Ahiler

İktisadi hayat, rızık dedik. Ahiler vardı. Hepsine rahmet olsun. Ahiler… Ahi Evran’la beraber. Askerleri, ordusu, hepsi, onlar rahmet içindedir. Onların aslını okursan, onları bilirsin. Ahilik, öyle bir dervişliktir. Öyle bir ümmettir ki, evvel Allah’ın ve Allah’ının Resulü’nün inancını, onu tedavi ederler. İkbâle uğratırlar. Ondan sonra, o zamanın silahlarını kullanması, ok kullanması, taş atması vesaire, onu öğretirler. Ondan sonra sanatı öğretirler. Bir yere giderse, sanatı varsa, aç kalmaz. Bir orduya dahil olursa, hazır asker, talim, terbiye ister. Bir caminin köşesine, bir sohbete, vaazı nasihate çıksa, âlimdir. Kimseye ihtiyacı yok. Allah onlardan razı olsun, hepsine rahmet olsun.

Allah sizlerden de razı olsun. Böyle Ahilik. Evet... Selçuklu hükümdarlarından Alâaddin, Ankara’yı Ahiliğiyle almış. Altmış tane Ahi, Ankara’da şehittir. Bak gülmeyin… Ben bir, iki tane bilirim. Bir, iki tane mescid var. Altmış tane, Ahilerden, Evliyalardan, şehitler var. Ankara’da. Rahmet olsun. Bir albay, bir asker, topçu; altmış iki tane Ahiyi, Ankara’dan ziyaret ettim. Gönül açık. Üç kişi, bana gösterdiler.  Bir, iki, üç; bunlar Ahilerden. Birisi dedi ki,  türbe senede iki karış aşağı iner, Belediye çalışanları, her sene gelir toprak koyarlar, düzeltirler. Çayır ekerler. Orada bir havuz yaptı. Ankara Valisi çok çalışkan, çok çalıştı. Orada bir, iki tane bana gösterdi. Havuzun başında. “Yahu beraber gezelim.” dedi. Peki dedim. Nasip olmadı. İstanbul’a gittiği zaman, nasip olmadı. Rahmeti bol...

Allah hepinizin baş gözü, gönül gözünü açsın inşallah. Amin. Muhammedî olaraktan. Allah sizin için kolaylık ister. Zorluk istemez. Bakara Suresi’nden…

“Veysel Üveysi Karâni Hz. anma günü. 9-15 Mayıs, bugün.”

Rahmet olsun. O’nun da himmeti, rahmeti hazır, nazır olsun. İnşallah. O da büyük bir zattır.

 

Bal Tefsiri

Bal tefsirini sen mi okuyacaksın? Sen güzel okuyorsun. Almayan alsın. Tesbihi İmam-ı Azam, Sevgi Sırrı, Virdi Kübra; bunların hepsini aldınız. Burada İmam-ı Azam’ın tesbihini ezberleyin dedim. Çoğu ezberledi. Elhamdülillah.

Bunları da, Kenz-ül Arş duasıdır. Onu da hadisten yazdık. Kitaptan yazdık. Onu almayan, bilmeyen alsın. Bu kitapta var. Hepsi. Ondan sonra, Bal tefsirinin bir girişi var. Bir de Kenz-ül Arş duası, açıklamalı… Hadi bakalım.

Bu Bal tefsirinde, çok güzel bir barışma var. Çok güzel bir sohbet var. Kimin? Allah’ının Resulü’nün huzurunda. En çok sevdiği, ehl-i beyti Fatma’nın evinde. Çok mukaddes. Şanı şöhreti, zahir batın kazanmış, İmam-ı Ali Efendimiz’in evinde. Burada bahsettiği için, çok hoşuma gidiyor. Biraz Faruk bastırdı, dağıttı. Dedim git, bin tane daha bastıralım. O gitti, şimdi bin tane daha, aynısı bastırıldı. Allah hepinizden razı olsun.

 Çok güzel bir sohbet. Sanki o sohbetteyiz hepimiz. İnşallah. Amin. Onun için oku diyorum. Yoksa hikaye gibi geçmesin, sizinle de aynı sohbetteyiz, aynı mevkideyiz. Allah şefaatine nail etsin. Amin. Evet…

 

“Bismillahirrahmanirrahim

Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed.

Kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim. İnneke hamidün mecid.

Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed.

Kema barekte ala İbrahime ve ala ali İbrahim.

İnneke hamidün mecid.

Hazreti Ali (Kerremallahu Vechehu) bir gün gazadan hanesine geldiğinde, Hz. Ebubekir Sıddık (Allah Onlardan Razı Olsun), Hz Ömer El Faruk (Allah Onlardan Razı Olsun), Hz. Osman Zinnureyn (Allah Onlardan Razı Olsun) gelerek Hz. Ali’ye “Gazan mübarek olsun, Ey Allahın Arslanı!” dediler.”

Aynı gün, aynı saat, aynı dakika. Bugün Muharrem’in 2 mi? Muharrem’in ikisi. Darısı bütün İslam Âlemi’nin üzerine olsun. Amin. Taşsın inşallah. Bütün sıkıntılardan kurtarsın inşallah. Amin. Maddi, manevi, nefsani olsun, zahiri olsun, düşmanların şerrinden korusun. Amin. Şu huzurumuz bozulmasın. Amin. Hadi oku…

Hz. Fatımatüz-Zehra (Allah Onlardan Razı Olsun) onlara ikrâmen, kalaylı bir tas içinde bal getirdi. Balın üzerinde ince bir kıl vardı. Hz. Ebubekir (Allah Onlardan Razı Olsun) kılı almak üzere davrandı. Hz. Ömer (Allah Onlardan Razı Olsun) da kılı aldırmadı ve dedi ki: Bizler Hazreti Zişan’ın vezirleriyiz. Belki Fatımatüz-Zehra bizleri tecrübe için bu kılı koymuştur. Aramızda bu kıl Hakk’ında üçer tevil edelim.

“Münasip değil mi?” dedi ve sonra;

Hz. Ebubekir (Allah Onlardan Razı Olsun) şöyle buyurdular:

Namaz kılanın kalbi, nurludur bu tastan.

Dünya endişesini gönlüne getirmeden namaz kılmak, tatlıdır bu baldan

Namazı tadili erkan üzere (sünnetlere dikkat ederek) kılmak, incedir bu kıldan.

 

Namazı dosdoğru kılalım. Hepsi bu sohbette var. Yani hepsi. Namazı inşallah kılalım. Biraz dikkatli olalım inşallah. Evet. Evet, daha iyidir…

 

Müteakiben Hz. Ömer El Faruk (Allah Onlardan Razı Olsun) şöyle buyurdular:

Misafiri seven hane sahibinin kalbi, nurludur bu tastan.

Misafirlere ikram etmek ve gönlünü almak, tatlıdır bu baldan.

Misafirin kalbi, incedir bu kıldan.

 

Misafir

Şimdi bakın. Buraya siz de dikkat edin. Hz. Ömer’in sözüne dikkat edin. Misafir… Biz Ankara’nın içinde, birbirinize misafir giderken, bir sabah, bir akşam, bir Pazar günü; birbirinizin ayıbını görmeye gitmeyelim. Birbirimizin rahmetini, rızasını, lütfu ihsanını görelim. Hiç ortada bir şey yokken, bir kitap alalım. Bir şey alalım. Bir misal ortaya atalım. İşte şu zamanda, Mevlâna Hazretleri şöyle dedi. Maksat iyi, nefsani hali iyiye döndürmek. Yani buna, gayet güçlü kuvvetli çalışalım inşallah. Evet.

Büyük, ufak, küçük, birbirinizin kusurunu görürsün. Ama yüzüne vurmayın. Mahcup ettirmeyin. Burada en birinci, o kelime geliyor. Ben bir eve misafir oldum. Yolda, yanımda üç arkadaş vardı. Bir eve hediyesine gitmiştik. Fakat köyden yakındı da, oradan geçiyorduk.

Baktım bir hanım, bir de oğlu. Yolun üzerinde. “Bir çayımızı içmezsen…” Israr ettiler. Alman harbinde. Kaç sene oluyor? “Bir çayımızı içmezsen, bırakmam.” dedi. “Peki.” dedim. Hemen döndüm, elini öptüm. İhtiyar hanım, oturduk. Bize hemen iki yumurta kırmış. Çay, tereyağı, pekmez hazır. Fakat birinci lokmada değil, ikinci lokmada, ağzıma koyarken bir şey hissettim. Yani ismini söylememde ve çıkarmak için, vakit var. Çünkü çiğnemedim, çıkarabilirim ama… Oğluyla o kadar ısrar ettiği için mahcup olacaklar. Hiç böyle, gayet afiyetle yuttum, gitti. İyi mi?

Birbirinizin kusurunu yutun inşallah. Allah mükafatını verir size. Hemen yüzüne vurma. Aile içinde olur, hanımın elinde olur, çocukların olur, ana baba olur, kardeş olur. Dışarıdan bir sokaktan, bir yerden olur. Bir ufacık kusuru, meydana vermeyin. Saklayın. Karşınızdakini mahcup ettirmeyin. O anda da Allah’ın büyük rahmeti yetişir size. İnşallah. Şu kıl üzerine bak, neler oluyor? Evet.

Hz. Osman (Allah Onlardan Razı Olsun) da söyle yorumladı:

Âlimlerin kalbi, nurludur bu tastan.

Âlimlerle sohbet etmek ve onları dinlemek tatlıdır bu baldan.

Kur’an-ı Kerim’e mana vermek, incedir bu kıldan.

 

Bir dakika. Hepiniz biliyorsunuz. Elhamdülillah. İbrahim Aleyhisselâm. Hem bizim tarafa, Hz. İsmail’de; hem Ben-i İsrail Peygamberi Hz. İshak’ta, Peygamberlerin babasıdır. Yani, daha ondan evvel var mı? Hz. İbrahim’de, Peygamberlerin babası. İbrahim’de…

Hz. İsmail.  Hz. İsmail’in, maddi manevi, dünyevi uhrevi, güneşi geliyor. Hz. Muhammed güneşi geliyor! Kur’ân geliyor. Hz. İsmail, Hz. İbrahim’den.

Hz. İshak’ta, Ben-i İsrail Peygamberi. Yüzlerce Peygamber var. Ben-i İsrail. Hepsi de o misafirlerini severler. Biz de halimize göre sevelim inşallah. Birisi gelirse evinize, en tatlı şekilde davranalım. Getirelim, beraber yiyelim. Hiç olmazsa bir bardak suyu nasip edelim. Yabancı bir yerden, kalkar gelir. Dayısı, teyzesi, dedesi, yani akraba. Yüzümüzü ekşitmeyelim onlara karşı inşallah. Ve zoruna gülelim. Onları da güldürelim. Bulunmuyorsa, komşudan, oradan, buradan peyda edelim. Bir gün, iki gün, beş gün misafir kalırlarsa, gönlünü yapalım. Misafir çok mühimdir. Hakk’ında hem ayet var, hem hadis var. Hepimizin malumudur inşallah evet.

Bu sohbetten büyük hikmetler vardır. Onun için, okuduğum hikmetleri açıkça veriyoruz. Evet. 

 

Hz Ali (Allah Onlardan Razı Olsun) Efendimiz de söyle bir açıklama da bulundu:

Gazaya giden gazilerin kalbi, nurludur bu tastan.

Cihat edip, al kanlara boyanıp, kafirlerle cenk etmek, tatlıdır bu baldan.

Üzerine kul hakkı geçirmeden, haram yemeden, hanesine dönmek, incedir bu kıldan.

 

Allah! O da kendi halini söylüyor. Halbuki, Kainatın Efendisi. Kendi halini söylüyor. O’nda kılıç var ya. O da kılıçtan bahsediyor. Hadi bakalım. Cesaretli olalım inşallah. Nefsimize karşı cesaretli olalım. Nefsi emmareye bir kılıç çalalım. İnşallah. İnşallah. Evet...

Sonra Hz. Fatıma validemiz de bir yorumda bulundular:

Erkeğini hoşnut eden kadınların kalbi, nurludur bu tastan.

Erine cefa etmeyip, güzelce geçinip, kendinden razı etmek, tatlıdır bu baldan.

Kocasının Hakk’ını yerine getirmek, incedir bu kıldan.

 

Bu da kadın taraf. Kadınlarımızı, hanımlarımızı, Allah için hoşgörün! Allah için… Hoş görün. Bir yemeğe tuz atmamış, bir su istemişsin, işitmemiş. Ya çocuk var. Hemen yüzüne vurmayın. Dışarıdaki evladı, ikisi de ana, babadan gelmiş. Bunları… Bunları biraz terbiyeli, kültürlü yetiştirin inşallah. Siz hanımın kusurunu söyleseniz, hanım beş tane kusuru söyler. Kapıyı, kusur kapılarını açmayın! Rahmet kapısını… Muhabbet kapıları evin içinde devam etsin inşallah. Amin.

Bu da Hz. Fatma’ya ait. Evet.

Sonra Hz. Peygamber Efendimiz de (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) bu sohbete iştirak ederek şöyle tevil buyurdular:

Elhamdülillah. Şimdi!.. Rahmeti, ruhaniyeti, rızası, lütfu ihsanı, şimdi yine hazır, nazırdır. İnşallah Amin. İnşallah. Hazır, nazırdır. Evet…

 

Benim ümmetimin kalbi, nurludur bu tastan.

Kevser şarabı, tatlıdır bu baldan.

Şeriatımız (benim yolumdan gitmek), incedir bu kıldan.”

 

Biz de ümmetiyiz, iyi mi? Amin. İkrar yani, inşallah. 

Elhamdülillah. Hepinizin, hepiniz Elhamdülillah, “Lâ ilahe illallah Muhammeden Resulullah.” diye, kendimizi ümmetliğe kabul ettirmişiz inşallah. O da şanıyla, şerefiyle…  Ufaktan, halimizi örter. Kabul eder inşallah. Amin. Liva-ül Hamd sancağının altında, Yeşil çadırının altında, Burakların, Kevser üzerinden inşallah. Cemâlle müşerref kılar. Amin. İnşallah. Evet…

 

“Bu sohbete, neş’e veren Cenab-ı Rabbilâlemin, Cebrail Aleyhisselâm`ı göndererek buyurdu ki:

Senin nübüvvet nurun, nurludur bu tastan.

Yarın kıyamet günü, mahşer yerinde ümmetine şefaat etmen, tatlıdır bu baldan.

Sırat köprüsü, incedir bu kıldan.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) mübarek ellerini kaldırıp:

“Ya Rabbi, bu bal tefsirini okuyana, dinleyene iki yüz peygamber sevabı isterim ve senden dilerim.” diye dua ettiler. Cihar-ı Yar-i Güzin Efendilerimiz de “Amin” dediler.

Cenab-ı Allah’dan, şöyle nida geldi:

Çok dikkat edelim inşallah! Çok dikkat edelim... Cenab-ı Allah da, Cenab-ı Resulullah’a hitap ediyor. Şimdi, biz de Elhamdülillah; hem Allah’ının kuluyuz, hem Peygamberin ümmetiyiz. Baharımızı,  ahirimizi, lisanımızı, fikrimizi, kolumuzu, ayağımızı, o nazik kalbimizi, O’na açmışız Elhamdülillah. O’nun lütfüyle, inanına bırakın. O’nlar iyi yapar. O’nlar tamiratını iyi yapar. İşi, O’na bırakalım inşallah. Amenna ve Saddakna. Amin.

“Ya Habib’im! Senin ümmetinden her kim, bu Bal Tefsirini üzerinde taşır, okur, okutur, yazar, yazdırır ve din kardeşlerine hediye ederse, İzzet ve Celâlim hakkı için, ben de o kuluma iki yüz peygamber sevabı veririm.” diye buyurdular.

Peygamber Efendimiz de dedi ki: “Benim ümmetimden her kim, bu bal tefsirini kendisine evrad edinip, üzerinde taşır, her gün okur veya dinlerse ve burada bahsedilen ahlâklarla ahlâklanmaya çalışırsa, katiyyen dünya darlığı görmez; fakru zarurete düşmez; ölürken hüsnü şahadetle ölür; ahirete iman ile gider ve gelecek kaza ve musibetlerden kendisini Cenab-ı Hak muhafaza eder.”

Bütün enbiya-i mürselin, evliyayı sadıkîn, ehli iman, ehli irfan ve ehli aşkın ruhları için, Habib-i Kiram Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)’in yüzü suyu hürmetine ve Allah rıza-i şerifi için...

       

Elhamdülillah! Elhamdülillahi Rabbil Âlemin. Lillahil Fatih!..

Allah cümlemizi, bizden evvel gelen, bizden sonra gelen; “Lâ ilahe illallah Muhammeden Resulullah!” diyenlerin cümlesini, Şefaatine nail etsin. Amin. O Feyzden, bu Rahmetten, bu Kur’ân-ı Azimüşşan’dan ayırmasın. Amin. Bunlar, o zamana kadar, böyle milyonlarca sene gitsin inşallah. Aynı Ümmet-i Muhammedî inşallah.

 

Kenz-ül Arş Duası

Bir de Kenz-ül Arş duasını… Ona da bir giriş yap. Efendim bilsinler. Ondan sonra okusunlar. Fırsat, boş buldukça, okusunlar. Bal tefsirinden müjdelerini aldılar. Elhamdülillah. Bir de buradan alsınlar.

Bunu da, bir Enam’dan… Böyle, ufak bir Enam’dan almıştım. Kars’tan. Otuz sekiz’de çıkmış. Otuz sekizde aldım. Bu, Peygamber Efendimizin hayatını aldım. Bir İslam tarihini aldım. Otuz sekizden… Bir de anama aldım. Samanpazarı’na çıkarken, orda bir kitapçı var. Dini yazı, yeni çıkmış. Yazı yeni çıkmış. O anam, dünya telâşatından fırsat bulamıyordu. Ramazan’da; belki bir, iki defa, akşam okuyabilirdi. Beş defa, on defa okur, Kenz-ül Arş duasını. Hoşuma giderdi, okurdu. Bazı okuduğunu, ağladığında biliyorum. Yani aklıma geliyor. İçerden gelen bir aşk…

Onu da fırsat buldukça okuyun. Bu, Bal tefsirinin sohbet ve muhabbeti, Allah ve Allah’ının huzurunda, Allah’ının Resulü’nün huzurunda, o toplulukta sanki oturmuşum. Okuduğunuz vakit, sanki aynı halden oturmuşum. Ben öyle görüyorum. Hepiniz inşallah. Siz de okuduğunuz vakit, öyle görün inşallah. Amin. Oku.

Bismillahirrahmanirrahim, Suphane, İnna ateyna, Kulhuvalla’dan tut; bütün ayet şerifiyle; Kul ezu bi rabbin nas, Kul euzu bi rabbi felak, sonuna kadar. Yani, Kur’ân’ın hepsi mukaddestir. O ki Allah’ın!.. Allah’ın Resulü’ne bildiren, bir ayet vardır. Hepsi mukaddestir... Böyle bazı da, mukaddes olan içinde seçilmiştir. Hepsi de toplanmış, bu Kenz-ül Arş duasının içine koymuş. Yazana, okuyana, Allah razı olsun. Amin. Evet… 

“Kenz-ül Arş,” Arş hazinesi demektir. Rivayet olunur ki, Hazreti Resulü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun), bir gün oturmuş, Ashab-ı Kirâm’ına nasihat buyu­ruyorlardı. Cebrail Aleyhisselam gelerek dedi ki:

‘Ya Muhammed, Allahu Teâlâ sana selam etti ve bu duayı sana hediye gönderdi. Senden evvel gelen peygamberlere ver­medi. Ümmetinden her kim bu duayı pak itikat ile üzerinde taşısa, ona yeryüzünde yırtıcı canavarlardan zarar erişmez.’”

Şimdi bak, burası. Okuduğun müjde, verdiğim bal tefsirine benziyor. Bak, aynıdır. Birbirisini tutuyor. O ayeti ile Bal tefsirindeki muhabbet tutuyor birbirisine. Evet...

“Her kim bu Kenz-ül Arş’ı hürmetle okusa ve üstünde taşısa, Resulü Ekrem Efendimizi rüyasında görür.”

Amenna ve Saddakna. Bunu biz başlarken, hadise koyduk. Kırk hadisi yazdık. Koyduk onun içine. Ondan, bu ana kadar, yirmi, otuz kişi, yani beni bulan yirmi, otuz kişi; çok gelmiş de söylememişler. Peygamber Efendimiz’i aynı dakika rüyada gördüler. Elhamdülillah! Çokları genç. Gençler gördü. Genç kızlar, genç çocuklar gördüler. Evet, müjde yani. Müjde! Biz de görelim inşallah. Evet. Amin.

“Cenabı Ali Keremallahü Vechehu ve Radiyallahu Anh rivayet eder ki: ‘Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)  Efendimiz, ahiret âlemine intikal buyurdukları sırada, bu duayı şerifin hıfzında sâdık olmak için çok vasiyet buyurdular.’

Hazreti Hasan Basri Rahmetullahi Aleyh rivayet eder ki: ‘Bu duayı şerif, Hak Teâlâ Hazret­lerinin ulu isimleridir.’

Her kim bu duayı şerifi ömründe bir kere okusa, Hak Teâlâ o kulun dünyada ve ahirette bütün hacetlerine deva verir.

Bu duanın faziletleri çoktur. Ama biz, kolay olması için burada kısaca bildirdik.

Duanın büyük kısmı, Kur’an sûrelerinin ilk ayetlerinden oluşmaktadır.”

 

Elhamdülillah. Elhamdülillah. Yani, Kur’ân’dan okuduğunuz, geçirdiğiniz ayeti şerifler. Bismillahirrahmanirrahim, Fatiha şeriften, Kulhuvallah’tan başka, ta sonu Kul euzu Nas’a kadar. Hepsi geçiyor. Üç yapraktan geçiyor inşallah. Temiz bir kalp ile, namazın üzerine… Ya vaktini boş bulursun, hemen bir abdest alın,  iki rekat namaz kılın, çekilin odanıza, bir köşeye; yine okuyun. Ve her dilek, iyilik için olsun. Memleketimizi, milletimizi, dinimizi, çoluk çocuğumuzu, refah ile yaşamasına. Hep iyilik tarafına okuyun. Ne okuyorsan, okuyun…. Evet. Evet…

 

Bismallahir Rahmanir Rahim:

Allahümme inneke tâlemu sırrı ve alâniyeti fakbel mâzireti ve tâlemu mâ fi nefsi fağfirli zünubi fe innehu la yağfiruz zünube illâ ente ya Erhamer Rahimin.

Velhamdü lillahillezi lâ ilâhe illâ ente ya Hannanü ya Mennan, ya Bediüs semâvati vel ardı, ya ZülCelâli vel ikram. Ve sallallahu alâ seyyidina Muhammedin ve âlihi ecmain.

 

Allahümme inni es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Vechikel Kerimi aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Âdeme ve Havva aleyke ya Rabbi

 

Bu girişi… Amin. “Aleyke,” onların yüzü hürmetine. O ayetin yüzü hürmetine, o melâikenin yüzü hürmetine. Eseluke birahmetike, bunun hürmetine. Ayetin başında alıyor, bırakıyor. Alıyor, bırakıyor. Bunu söyleyelim ki, bilesiniz inşallah. O’nun yüzü hürmetine. O’nun yüzü hürmetine. Hep böyle geçer yani okunurken. Elhamdülillah. Oku…

 

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Nuhin aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Musa aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti İbrahim aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti İsa aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Arşil Azim aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Muhammed Mustafa aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Cebrail aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Mikail aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Israfil aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Azrail aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Bismillahir Rahmanir Rahim

Elhamdü lillahi Rabbil âlemin   aleyke ya Rabbi

ve es’eluke bi hakkı ve bi hürmeti Bismillahir Rahmanir Rahim

Elif lâm mim, zâlikel kitâbe la raybe fiyhi  aleyke ya Rabbi.”

 

Başladı şimdi. Ayete giriş yaptı. Hah! Sadakallahül aziym. Yani böyle, sonuna kadar. Üç yaprağın içinden, bütün Kur’ân devr oluyor. Üç yaprağın… Ayetin başını okuyor, bırakıyor. Ayetin başını alıyor, bırakıyor. Okudum, ki böyle bilesiniz.

Ben, bir zamana kadar. Kimse bana söylemedi. Ben, bir zamana kadar okurdum, ama bilmezdim. İşte öyle, okur geçer. Şöyle baktım ki hep rahmet içinde yüzüyoruz. Bunu da inşallah, ömrünüzden bir defa okuyun. Ömründen, ömründen… Fırsat buldukça okuyalım inşallah. Amin. Evinize giderken, yemeğimizi yiyelim, içelim. Misafir varsa, misafirin durumuna göre hareket edelim. Hemen onu çıkaralım, biraz okuyalım. İstemeyen olursa, onun da kusuruna bakmayalım…

 

Eş, İş, İman

Burada, üç tane nokta var. Çok var da. Üçe indiriyorum. Birincisini malumatınız var. Gelen gidenden, sorarak bilirsiniz. Efendi olur, hanım olur. Kim olursa olsun. Öyle şaka babından söyledim yani.

Hoş beşten sonra; “Allah’a inanç ile nasılsın?” diyorum.

“Elhamdülillah çok iyiyiz. Elhamdülillah. Allah’a inanç ile… Yapabildiğimiz kadar, emirlerini yerine getiriyoruz. Çok iyiyiz.”

“A! Çok iyi, mübarek olsun. Evlisin.” Her ikisi, kim olursa olsun... “Eşinle nasılsın? Aile efradı, yani ana baba, kaynana kayınbaba, cemiyet, çocuklar nasılsınız?”

Diyor: “Elhamdülillah çok iyiyiz. Allah utandırmasın.” diyorlar.

“Bir de işinle nasılsın?” Bu muhakkak lâzım. Helâlinden! Bunu çok kazanın, helâlinden çok kazanın. Başkalarına faydalı olun. Evet… “İşiyle nasılsın?”

“Elhamdülillah iyiyiz. İşte, ya emekliyiz. Ya işimiz iyi, idare ediyoruz.”

 

Şimdi, üç ayaklı bir sehpa. Üçü bir araya geldi mi? Cümleniz, inşallah üçünü bir araya getirsin. Rahat, huzur ile yola devam edersin. Serveti, maddiyatı var. Ev dahilinde hepsi iyi. Ama inanç yok. Hiçbir şeye yaramaz. İnanç var. Aileyle çok iyi, çok iyi. İşi yok, mangıra ihtiyaç var. Huzur bozuk. Mangır var. Evin huzuru bozuk. Yine huzur bozuk.

Buna dikkat edelim. Tamiratını yapalım. İnşallah, inşallah. Allah’tan dileyelim. Tamiratını yapalım. Üçünü bir araya getirelim inşallah. O ev, dua et huzurlu olsun. Komşuyla huzurlu olun. Hükümetle huzurlu olun. Milletle huzurlu olun. Yabancıyla huzurlu olun. Üç ayağı sağlam yapalım. İyi mi? Allah cümlesine nasip etsin.

Ya Allah! Diyeceğiniz varsa bir şey, söyleyin.

İş için, çalışma için, hükümet için, inancı için, dahili için, harici için, bir şey varsa söyleyin. Birbirinizin tamiratını yaparsınız inşallah.

Kalkın, Ya Allah! Allah, iyilik versin hepinize. Allah, bu muhabbeti, sohbeti, ilelebed ayrılmasın. Biz öbür âleme geçersek, gene o sohbet devam ediyor. Öbür âleme geçersek, devam ediyor inşallah.

Sen kimdin?

“İsmim Remzi.”

Kimlerdendin?

“İzin verirseniz, müsâde ederseniz, sizden olmak istiyorum.”

Canım, bizdensin oğlum zaten. Ankara’da mısın? Nerden geliyorsun?

“Ankara’danım.”

Tamam. Oldu bitti. Aferin. Hadi güle güle. Selam hepsine.

Bu çay kimindi? İçmediler. Kimin cesareti varsa, alın için o çayı. Akıllı olun iyi mi? Güle güle. Hadi bakalım. Allah, bizi gaflette bırakmasın. 

Hak yolunda olanın, daim işi Tevhid olur.

La ilahe illallah. Terk-i siva kılanların, bunların da işi Tevhid. Masiva’yı terk etsek, bunların da işi Tevhid olur.

Allah devamlı etsin. Devam etsin. İnsanlığın sonuna kadar devam etsin. İnsanlığın sonuna kadar devam etsin.

Allah, cümlemize sıhhat versin. Hadi, güle güle. Allah’a emanet olun. İyi günlerle, iyi aylarla. Allah’a emanet olun. İyi günlerle geçirin inşallah. En büyük dua, birbirinizi Allah’a emanet etmek. En büyük dua! Birbirinize; “Allah, sizden razı olsun.” Birbirinize emanet edin. Allah, sizden razı olsun. Cümleten.

Allah büyüktür.

 9 Mayıs 1997 Cuma