22.SOHBET: BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM`İN MANASI VE NAMAZ
22.SOHBET: BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM`İN MANASI VE NAMAZ
Esselamu aleykum ve aleykum selam.
Ve aleyna aleyküm selam!
Rahmetullahi ve Berekâtu Hu!
İllâ Hu!
Mevlâm Hu!
Oturun. Maşallah! Benden başka hepiniz gelmişsiniz. Maşallah, Süphanallah.
“Nasılsınız Efendim, iyisiniz inşallah?”
İyiyim yahu! Hepinize mübarek olsun, kutlu olsun. Allah tekrarına erdirsin. İyi günler! Burada arkadaşlarına dağıtacaklar.
Ne alırsanız, arkadaşlarınıza dağıtın. Biz hepimiz kardeşiz. Ne alırsanız dağıtın. Geçin, oturun.
Ne güzelsiniz yahu! Ne güzel okuyorsunuz. Allah razı olsun. Ne güzel... Ne güzel okuyorsunuz. Oturun bakalım. Bu tarafa geçin. Köşelere geçin oturun. Biz orda görmesek, Allah görüyor. Allah kabul ediyor.
Allahu Ekber Allahu Ekber,
Lâ ilahe illallahu vallahu Ekber,
Allahu Ekber ve lillailhamd.
Allah’ım sana hamdü senâ olsun!. Âmin. Allah’ım sana hamdü senâ olsun! Ya Rabbim!..
Misafiri Sevin
Dün birisi geldi. Mevlevi’denmiş. Bursa’dan. Ne dedi biliyor musun?
“Hanım tarafından.” Yirmi iki mi? “Yirmi üçüncü baptan, Hanım Sultan Hazretleri torunuyum.” dedi. Nadire Sultan torunuymuş.
Düşmüş benim gibi. Bir bacağını kırmış. Biraz da meczupluk var. “Bizim ana tarafından.” diyor. Baba tarafından alıyor. “Bize çok nazar isabet eder. Çarpılmış bir vaziyetteyiz.” Böyle bir çarpılmış. “Benim bir kız kardeşim var.” diyor. “Ablam. Hiç evlenmedi.” diyor. “O da benim gibi.” diyor. “İstanbul’dan birisi geldi, senin adresini bana verdi.” diyor. “Hemen kalktım, otobüse bindim. Garajlarda indim.” diyor. “Oradan da bir taksiye. Doğru beni buraya getirdi.” diyor. “Taksi durur mu? Gitti.” diyor.
Baktım hali ahvaline. Dedim: “Kusura bakma. Kimse yoktu. Senin gidiş geliş, taksi parasını verelim.”
“Yok. Öyleyse ben kaçarım.” dedi. “Ben istemem.” dedi.
Peki… Bir çay içtik. Bir daha içtik.
Bizim kıza dedim: “Bana sabahleyin gelmiş, Bursa’dan. Kız. Bak, ne varsa. Bir şey getirelim.” Aldı getirdi. “Buyurun.” dedi.
“Benim karnım tok.” dedi. “Ben, yirmi dört saatte bir defa yersem, bana yeter.” dedi.
Biraz çorba, yoğurt. Zorla yedirdik.
Hatay’dan tanıdıklar var. Seyahate çıkmışlar. Beş, on kişi onlar geldi. Oturuyoruz. Onlar da oturuyor. Onlarla bir çay içtik. Beraber.
Dedi ki: “Ben misafirden kaçtım, senin misafirin benden fazla. Ben gidiyorum.” dedi. “Ben kalabalığa dayanamam.”
Biraz yalvardık malvardık, oturdu. “Ben şimdi bunları göndereceğim.” Dedim, Gönderdim.
O sırada bir Kemâl Efendi var. O geldi. Dedim: “Sen de bunu al götür. Garajlara bindiriver.”
Böyle bir şey geçirdik. Allah hepinizden razı olsun. Allah tekrarına erdirsin. Âmin.
Misafiri sevin, sevdirin. Bilin, bildirin. Hali hatırını sorun. Görün, gösterin. Hakkıyla, güzellikle, ihsan ile…
Güzel. Teşekkür ederim.
Bismillahirrahmanirrahim’in Manası
“Besmeleyi şerifi buyurdunuz. Dilerseniz, çerçeveli de yapabilirsiniz, diyor. Yüz tane getirmiş.”
Bunu kim alırsa, evvel evinizden, çarşınızdan, yapıp asacaksınız. Evvel alan almış. Sen almayana ver. Alan, olan, çarşıda yapın. Böyle bir mübarek kâğıt, daha bulamazsınız.
Şu şekilde. Üç şekilde var. Birisi senden çekiyorlar, denizde. Birisi de kuş, uçuyor. Bir de, Bismillahirrahmanirrahim. Bütün, yeri göğü kaplamış. On sekiz bin âlemi kaplamış.
Anladınız değil mi? Alan alsın. Çarşıda yapsın. Duvarına assınlar. Nasıl isterseniz.
Basana, yapana, getirene, gidene, Allah razı olsun! Allah razı olsun.
Bismillahirrahmanirrahim. Kâinatı kaplamış. Bir tasavvuf ehli, birçokları diyorlar… İmamı Ali Efendimiz, yani Hazreti Ali Efendimiz: “B’nin altındaki noktadır.” Yani, bilim cihetinden. “Bismillahirrahmanirrahim’in altındaki nokta.” Nokta! O’ndan sonra demişler.
Kâinatı kaplamış dedim, bir şey aklıma geldi. Bir sözünde geçiyor. Mübarek bir sözünden geçiyor. Allah cümlemizi şefaatine, Cemâline, Kemâline, ilmine, irfanına nail etsin. Âmin.
Bir sözünde diyor ki, Bismillahirrahmanirrahim için: “Bütün ormanlar kâlem olsa, bütün denizler de mürekkep olsa, İmamı Ali’de yazsa, ormanlar denizler tükenir. Bismillahirrahmanirrahim-i Şerif’in manası daha bitmez.” Evet!..
Hz. Ali Keremallahu Vecehu şöyle buyurdu: “Eğer murad edersem.” İyi dinleyin, iyi dinleyin. “Bismillahirrahmanirrahim’in manasını yazmak murad edersem, yüz otuz deve yükü kitap yazarım.” diyor. Yani, ilim deryası.
Resulullah (Allah’ın selamı üzerine olsun)Efendimiz, Hazreti Ali (Allah yüzünü şerefli kılsın)doğduktan sonra annesine dedi ki. “Bunu bana vereceksin. Ben büyüteceğim.”
Onun için, Resulullah (Allah’ın selamı üzerine olsun)Efendimiz O’nun hocası. O’nun için, sahabenin en âlimiydi. Amenna ve Saddakna. İlim sahibiydi. “Ben ilmin şehriyim. Ali kapısıdır.” Buyurdu Resulullah(Allah’ın selamı üzerine olsun)
Amenna ve Saddakna.
Rahman Sıfatı, Rahim Sıfatı
Şimdi. Acaba?.. Ormanlar kâlem olsa, tükenmez. Denizler mürekkep olsa, tükenmez. Bismillahirrahmanirrahim’in manayı şerifi bitmez…
Şimdi, Kur’ân-ı Azimüşşan’dan!.. Rahman sıfatını… “Bismillahirrahmanirrahim. Biz,” Kur’an’da geçen, “On sekiz bin âlemi halk ettik ve Bismillahirrahmanirrahim’le teyid ettik.”
Ya! İmamı Ali Efendimizin (Allah yüzünü şerefli kılsın)söylediği bu söz: “Deniz tükenir, ormanlar tükenir…” Bismillahirrahmanirrahim.
Bak, kaç yüz defa söyledim. Bismillahirrahmanirrahim nedir? Bu hikmet, Rahman. On sekiz bin âlem, Rahman. Bismillahirrahmanirrahim.
Ondan sonra, Hz. Âdem’den ( Selam üzerine olsun), Hz. Fahri Kâinat Efendimiz’e (Allah’ın selamı üzerine olsun)kadar, bütün Peygamberler Bismillahirrahmanirrahim’le. İlk Âdem’den, sonuna kadar, hep Bismillahirrahmanirrahim ile gelmişler. Sözleri, kitapları, suhufları, hepsi.
Rahman sıfatı! Hüvel Evvel, Hüvel Ahir, Hüvel Zahir, Hüvel Batın ve Hüve alâ külli şeyin Kadir! Rahman sıfatı…
Şimdi buna girersek, Hz. Fahri Kainat Efendimiz’in (Allah’ın selamı üzerine olsun)izniyle, Allah’ın izniyle, Hz. Ali Efendimiz’in (Allah yüzünü şerefli kılsın)ilmiyle buraya girersek, denizler, ormanlar az gelir. Az gelir…
Yani, bu söz doğrudur.
Rahim sıfatı! Rahim sıfatı, Peygamberlere aittir.
Rahman, Rahim. Cenabı Hakk’ın ismi, Bismillahirrahmanirrahim. Arapça yetmiş iki harf mi?
Allah, bunu bastırana, yazana, dağıtana, kıymetini bilene, öğrenene, Allah O ilmi, irfanı, hepsini, hepsini versin! Âmin. Şefaati Muhammedi’ye nail etsin. Âmin. Mübarek günlerin yüzü hürmetine.
Peygamberlerin birçokları ve hepsini birleştirelim, iki sıfatı vardır. Birisi Hakk’adır. Cenabı Allah’adır. Birisi halka. Yarattığı insanlara, hayvanlaradır. Cinleredir, perileredir. Taşadır, toprağadır. Denizedir. Her şeyedir. Peygamberler iki sıfatı ile çalışırlar. İki emri ile çalışırlar. Hem Rahmanla, hem Rahimle. Peygamberler!.. Hangisi olursa olsun. Ümmetlerine verilen sözleri, ümmetlerine verilen ilimlerini, Rahim sıfatından veriyor. Rahim sıfatından veriyor…
O, Hz. İsa’ya, Hz. Musa’ya, Hz. Davut’a inanan, iman edenlere, hem Rahman’dır, hem Rahim’dir. Fakat bir Peygambere tâbi oldukları için, onlara Rahim’dir. Peygamberler… Hem Rahman, hem Rahim. Rahman’dan alırlar. Rahim’e verirler.
Peygamber Efendimiz(Allah’ın selamı üzerine olsun)On sekiz bin âlem! Kur’ân’da geçiyor. İki yüz on iki adı var. İsmi Şerifi var. Esma-i Nebevi. Biz üç ismini biliyoruz. Ahmet, Mahmut, Muhammed Mustafa. Bunları biliyoruz. Kimdir bu? Necidir bu? Bunu aramıyoruz. Neden? Tembelliğimizden. Baksak, bir şey, bir mani yoktur.
Biz onları bastırdık. On sene evvel, bin, iki bin tane bastırdık. On sene evvel. Hepsini dağıttık. Okudular mı, okumadılar mı? Bilmem? İsimlerini.
Tekrar da yazmak istiyoruz, inşallah. Yazalım inşallah.
Besmeleyle Devam Edin
Şimdi… Rahman, Rahim…
Biz yatağımızdan sabahleyin kalkarken. Sabah. Sabah namazına kalkarken, çayımızı içerken, kapıdan dışarı çıkarken, bunu muhakkak yapın. Bismillahirrahmanirrahim’le devam edin.
“Kapıdan çıkıp işe mi gidecek, bir yere mi gidecek, nereye gidersen git,” diyor. “Sağ elinle. Sağ elinle kapıdan çık. Sağ ayağınla çık. Öyle düşün ki sanki seni manevî tarafından, gayben bir bayrak verilir, eline, öyle hisset.” diyor. “O his ile çık. Sağ ayağınla, sağ kolundan. Allah’ın izniyle. O Rahman, Rahim sıfatıyla. Bismillahirrahmanirrahim’in yüzü hürmetine. Melekler…” diyor. “Seni muhafaza eder. Kaza, beladan, şeytan şerrinden. Akşamları getirirler, yine kapıya teslim ederler. Amma… Ama çarpık çurpuk, sağı solu düşünmeden çıkarsın. Bu sefer şeytan…” diyor. “Bir bayrak verir eline. Şeytan tarafı. Akşama kadar masivana, kavgayla, gürültüyle, haliyle geçersin. Akşama, kendi evine, kendini zor atarsın.”
“Dışarıda yakayı kurtardım masivadan. Ya Rabbim, sen bana yardım et.” Bunu da unutmayın.
“Bismillahirrahmanirrahim! Yataktan kalkarken.” diyor, “Sağa dön. Sağ ayağınla, sağ kolunla kalkın. Nereye olursa? Bazen çok ihtiyacımız var. Tuvalete girerken, çok dikkat et. Sol ayağınla gir. Aman çok bekleme.” diyor. “Melekler çok rahatsız oluyor. Vazife meleklerini çok bekletme. Dışarıda melekler, çünkü girmiyor. Melekler…” diyor “Rahatsız oluyor. Çabuk işini bitir, çık. Bir abdest al.”
Namazda…
İnşallah, hepiniz namazdayız. Kılmayana da Allah nasip etsin. Sağ ayağınla başla. Ayağı yıkarken, sağ ayağınla başla. Namaza da giderken, sağ ayağınla. Namaza başlarken, sağ ayakla basacağız. Solu da yanına getireceğiz. Dört parmak mesafe bırakacağız. Ne kapatacağız, ne de çok açık bırakacağız. Mümkün mertebe, sağ ayak başparmağını, namaz bitene kadar yerinden oynatmamaya çalışacağız. Birinci rekât, ikinci rekât, dördüncü rekât… Selam verdikten sonra, ayaklar değişebilir. İleri, geri değişebilir. Başladın mı yine. Başparmağı sıkıca, yerinden oynatmadan. Nedir bu? Huzuru bozmamak. Yani, hazır ol bir vaziyettesin.
Hepiniz askerlik yaptınız. Bir onbaşı çıkıyor. Size bir terbiye… Onbaşı karşıdan çıktı mı, rap! Bir selam. Tak! Diye. Hazır ol vaziyetine giriyorsun, duruyorsun bir onbaşının karşısında. Böyle duruyorsun.
Ama o hal ile Cenab-ı Hakk’ın huzuruna giriyorsun. Ama her an huzurdayız. O vaziyet başka, diğeri başka. Namaz başka, diğer huzur başka. Onu da inşallah.
Sağ ayağımızı getirelim, solu getirelim, rap diye bir selam! “Allahu Ekber!” diye, sıkıca bağıralım.
Alnımız secdede nereye gidiyorsa, gözümüzü oradan ayırmayalım. Mümkünse. Bismillahirrahmanirrahim çektikten sonra, Fatiha-ı şerifi bir solukta bitirelim. Gözümüz yine oynamasın. Orada, başımızın gittiği yere. Bir solukta Fatiha-ı Şerif bittikten sonra, soluğumuzu alalım. Zammî sure. Hangisi olursa olsun. Yine bir solukta bitirelim. “Allahu Ekber!” diye, rükû. Ayağımızın başparmağına bak. Rükûda, sağ ayağın başparmağına gözümüzü dikelim.
“Süphane rabbiyel azim… Semiallahu limen hamideh.” Secdeye! Eğer bir işiniz yoksa, tek başınaysanız, yetiştirebilirseniz, “Süphane rabbiyel a’la, Süphane rabbiyel azim”, üç, beş, yedi defa alabilirsiniz. Acele etmeyin. Cemaat ile berabersiniz, ancak üç ile yetişebilirsiniz. Ama tek başına, üç, beş, yediye kadar okuyun. Şimdi bir solukta, “Allahümme salli alâ ve barik alâ”yı bir solukta okuyun. Ondan sonra, selam verin.
Bunu böyle yaparsak, gözümüzü de oraya dikersek, kıyam, rükûda başparmağımıza, Ettehiyyatü’de şu şahadet parmağımıza bakarsak, yüzde yüz şeytanı kovarız. Allah’ın izniyle. Habib-i Ekrem’in yüzü hürmetine. Âmin.
Yüzde yüz! Sabit kılarsan. Namazını, tepeleme, düşe kalka yaparsak? Beden kıyamda duruyor. Esas bize dışardan... Duadan gene, öyle mümkün mertebe duadan. Çünkü Cenabı Hakk’a bir ibadet yaptık. Bir niyaz ettik. Ümmeti Muhammed için dilek diliyorsun. Siz duada, karşı karşıya konuşuyorsunuz. Yani, eli açık olmak dua okumak. Dışarıda dolaşmayın. Duadasınız. Çünkü büyük bir münacattasınız. Namazınızı bitirdiniz, güzel bir müracaat yapıyorsunuz. Cenabı Hakk’ı orda bırakıp dışarıda, şurada burada dolaşmayın. Aman dikkat edin.
Ben daha hâlâ dolaşıyorum. Siz benden iyi çıkın. İyi mi?
Allah’a emanet olun. Allah tekrarına erdirsin. Gelecek haftaya, yani Allah izin verirse, ben biraz dışarıya çıkacağım. Bulunmam. Herkes istediği yerde namazını kılsın. Ama sohbeti terk etmeyin. İyi mi? Namazı terk etmeyin. Hadi, güle güle.
Euzubillahimineşşeytanirracim. Esma-ül Şerifi devam et, bitir.
Bismillahirrahmanirrahim
Huvallahüllezi lâ ilahe illâ Hu.
Alimül gaybü veş şehadeh
Huver Rahmanir Rahim.
Huvallahüllezi lâ ilahe illâ Hu
El Melikül, Kuddüsüs, Selâmül, Müminül,
Müheyminül, Azizül, Cebbarül, Mütekebbir;
Sübhanallahi amma yüşrikun.
Huvallahül Halikül, Bariül, Musavviru, lehül Esmaül Hüsna;
Yusebbihu lehu ma fissemavati vel ard,
Ve Huvel Azizül Hakîm.
Huvel Evvelü, vel Ahirü, vez Zahirü, vel Bâtınü,
Ve Huve alâ külli şeyin Alîm.
Sübhanel ebediyyül ebed
Sübhanel Vahidül Ahad
Sübhanel Ferdis Samed
Sübhane Râfi’issemai bigayri amed
Sübhane men basadal arda alel mein cemed
Sübhane men halakal halka ve ahsahüm aded
Sübhane men kasemel rızka ve lem yense Ahad
Sübhanellezi lemyettekiz sahibeten ve la veled
Sübhanellezi lem yelid ve lem yuled
ve lem yekün lehu küfüven Ahad
Sübhane men yerâni
ve yesmeu kelâmi
ve yagfiru mekâni ve yerzugni
ve lâ yensâni.
Sübhane Rabbike Rabbil izzeti amma yesifun
ve selâmün alel mürselin
vel hamdü lillahil Rabbil âlemin
Allah rızası için, Habib-i Kibriya’nın yüzü hürmetine, gelmiş, geçmiş Evliyayı Mürselin, Enbiyayı Sadıkın, cümlesinin ruhaniyetine. Âmin. Hayatta olan ümmeti Muhammed’in, sıhhat ve selâmeti, Allah rızası için, lillahil Fatiha!
Hacı İbrahimgillerden birisi gelmişti. Burada konuştular. Kendi arkadaşına dedi ki:
“Beş vakit namazda kaç Fatihayı şerif okunur?”
Öteki arkadaşı da dedi ki: “Kırk defa okunur.”
Dedi ki: “Ben kırk beş okuyorum?”
“Bu nerden çıktı?” dedi. Burada…
“Farz namazın sonunda, lillahil Fatiha diyoruz ya? Beş vakit var. Beşi de oradan katıyorum.”
Bunu size söylüyorum ki siz de yapın. İyi mi? Acele etmeyin. Vaktiniz varsa, bir Fatiha okuyun. Ondan sonra Allahümme salli, Allahümme barik. Güzel idare edin yani. İnşallah.
Bir şey varsa söyleyin. Kalkın. Ya Allah! İş başına.
Tembel olmayın. Memleket, milletin işi sizi bekliyor. Dairede, memurları bekliyor. İşçiden, iş bekliyor. Hadi bakalım. Ya Allah!
Ben bir iki haftaya inşallah gelirim, iyi mi? Dua edin, öteki bacağımızı da kırmayayım. Tarafımdan hepinize helâl olsun! Sizler de bize helâl edin. İnşallah!
Allah’ın izniyle, Allah’ın yardımı hepinizin üzerine olsun.
Bismillahirrahmanirrahim!
Bismillahirrahmanirrahim!
Çok güzel, hadi bakalım.
Allah hepsinden razı olsun. Bir ziyaret, bir Hac’dır.
Hadi Allah’a emanet olun. Allah hepinizden razı olsun.
5 Temmuz 1966 Cuma