10.SOHBET: DİVAN-I SALİHİN

10.SOHBET: DİVAN-I SALİHİN

Selâmun Aleykum! Esselâmun Aleykum!

İki bayramınız kutlu olsun.

Ya! Bugün iki bayram oldu.

Allah razı olsun, Âmin. Allah tekrarına erdirsin. Cümlemizi.

 

Âdem ( Selam Üzerine Olsun) ’dan Evveli Var

Evvelil evvelin. Hu! Hz. Âdem ( Selam Üzerine Olsun) ’dan daha evveli var. Ya! Daha evveli var.

Şimdi bilmiyorlar. Kimi otuz milyar, kimi kırk milyar diyor. Kimi yirmi milyar diyor.

Allah’tan gayrı onu kimse bilmez. Cenab-ı Resûl (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) . Allah Kur’ân-ı Azimüşşana koymuş. Ondan şaşmayalım inşallah.

Eğer Evvel, eğer Ahir, eğer Zahir, eğer Batın. Enbiyayı Mürseline, Evliyayı Sadıkına, bütün ümmetlerine kutlu olsun. Âmin. Sizi de beraber.

Geçirdiğiniz bütün ümmet-i Muhammedin, bütün insanlık âleminin, bu gece Allah, bütün insanlık âlemine, ümmet-i Muhammed’e tekrar ettirsin. Âmin. Kutlu ve mübarek olsun. Yerde ve semâvatta ne varsa, Melaikei Kiram, hepinize kutlu olsun. Âmin.

Ya! İki bayramı bir araya getirdi.

Allah’ın Resûlüne öyle tecelli etmiş. O’nun yüzü hürmetine bugünleri görüyoruz. Bugünlere elhamdülillah. Bin dört yüz küsür sene sonra, inanç ve imanımız var. İtaat ediyoruz. Şükür Allah’a! O büyük bir nimet-i ilahi sizlere, hatta bütün insanlara.

 

Kadir Gecesi

Ve Aleyküm Selâm. Allah tekrarına erdirsin. Hoşgeldiniz. Safalar getirdiniz. Safalar içinde kalın. Nur-i Muhammediyle nurlandırın inşallah, Âmin. Yeri ve semavatı. Âmin. Malumunuzdur, Kur’ân-ı Azimüşşan’da çok geçer. “Rabbi semâvatı vel ard.” Çok geçer.

Şimdi biraz, Kadir gecesinden bahsedeyim. Bu geçirdiğimiz Kadir gecesinden. Allah tekrarına erdirsin, inşallah. Oku.  Evet.

“Muhterem Müslüman kardeşlerim.”

Allah hepinizden razı olsun. Âmin.

“Malumunuz. Allah tekrarına erdirsin. Ramazan ayının son yirmi günü içerisinde, Yüce Peygamberimiz (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) : “Tek günlerde kadir gecesini arayın.” buyuruyor. Fakat ekseri ulemalar, ayın yirmi yedinci gecesi, yani Ramazan’ın yirmi yedinci Gecesi, yani idrak ettiğimiz dünkü gece olduğu üzerinde mutabakata varmışlar. Biz de o niyetle, dünkü geceyi elimizden geldiği kadar değerlendirmeye, feyzinden füyüzatından istifade etmeye çalıştık.”

Elhamdülillah.

“Allah, cümlemizin Kadir gecesini mübarek eylesin.”

Elhamdülillah.

“Onun feyzinden istifade eden kullarının zümresine, bizleri de dâhil etsin. Âmin. Ve nice Ramazan mübarek aylarına, Kadir gecelerine erişmemizi sağlıkla,afiyetle nasip etsin.”

Âmin, İlahi Ya Rabbil Âlemin!

“Bu gece, malumunuz olduğu vechile, hakkında âyet var.

(Kadir suresi okunuyor) Bu âyet-i kerimenin manasında: ‘Kadir gecesi ki Habibim bu ayı, bu günü ihya eden bin aydan hayırlıdır.’ buyuruyor.”

Âmin. İnşallah.

“Bin ay, malumunuz olduğu vechile, seksen üç sene küsür ediyor. İnsanın ömrü zaten seksen üç seneden azdır. Yani bu geceyi ihya etmek, bir ömür süresince ihya etmiş gibi olur. İnşallah bu geceyi ihya edenlerden bizleri de dâhil etsin.”

Âmin.

“Bu gecenin fazileti pek çoktur. Fakat şu var ki bu geceyi idrak ettik. Bundan sonra da nasıl ki Ramazan mübarek ayında teravihimize, namazımıza devam ettiysek, Ramazan ayı geçince, artık tamamen her şeyi bırakmayalım.

İnşallah, ibadetimizi, taâtımızı, Allah’a kulluk görevlerimizi, Resûlallah’a ümmetlik görevlerimizi ve O’nun sünneti seniyesini ihya etmemizi ve O’nun yolunda gitmeye devam edelim. Âmin. Yani her şey bitti, demeyeceğiz. Âmin. Ramazandan sonra da, devamlı, ömrümüz olduğu müddetçe. Çünkü Cenab-ı Hak âyet-i kerimede, Estauzubillah: ‘Vema halektül cinne ve insane...’ ‘Biz cinleri ve insanları illa ancak bize ibadet etsin, bizi bilsinler için yarattık’ diyor. Onun için yaratılışımızın gayesi olarak da Allah’a kulluk görevlerimizi bihakkın yapmaya elimizden geldiği kadar gayret göstermemiz lazım.”

 

Aynı Gün, Aynı Saat, Aynı Dakika

Allah hepinizden razı olsun. Âmin. Allah, güç kuvvet versin. Allah, mübarek günleri ilelebet üzerimizden eksik etmesin. Allah, bizleri, bütün ümmet-i Muhammedi, küreyi arzda ne varsa, düşman şerrinden, nefsimizin şerrinden korusun, muhafaza etsin. Âmin.

Öyle bir gündeyiz ki aynı gün, aynı saat, aynı dakika! Allah’ın Resûlü nasıl ki bin dört yüz küsür sene önce, Mekke’den zuhur etti. Medine-i Münevvere’ye hicret etti. Bu nimet-i ilahiyi, bütün insanlara ve kendine iman edenlere de, ümmeti diyorlar, onlara bıraktı. Gene hamdü senalar, şükürler olsun.

Aynı saat, aynı günde, devam ediyoruz. Buna hamdü sena edelim.

Demin, hepinize hoşgeldiniz, sefa geldiniz, dedim.

Hüvel Evvel, Hüvel Ahir, Hüvel Zahir, Hüvel Batın ve hüve alâ külli şeyin Kadir.

Kadir gecesi, Kadir günü, tekrar hepinize kutlu olsun! Âmin. Bütün insanlık âlemine! Bütün hayvanat âlemine. Bütün küreyi arza, taşa, toprağa. Hepsine tecelli eder. O tecelliyi Muhammedî, tecelliyi ilahî ile biz de rahat ederiz inşallah. İnşallah!

 

Muhiddinî Arabî Hz

Muhiddinî Arabî! Şeyhül Ekber! O’nun eserini bulursanız okuyun inşallah. Muhiddinî Arabî’nin, Şeyhül Ekber’in eserleri şimdi en çok İngiltere’de, İngilizler okuyor. Efendim, buraya gelen, gidiyor. Fransa’dan okunuyor. Almanya’dan okunuyor. İspanya’dan okunuyor. Neden bizden okunmasın yahu? Çünkü, eserlerin hepsi Kur’ân-ı Azimüşşan’dan alınmış. Başka yerden almamış. Allah’ın Velileri, Allah’ın Resûlünden ileri bir adım atmaz. Bir adım, bir söz, Allah’ının Resûlü’nün haddine tecavüz ederlerse, hemen şamarı yerler. Ve Muhiddinî Arabî de büyük şamarları yedi. Ama bundan yemedi. Düşmanların şerrinden yedi.

Hazret-i Muhiddin! Allah O’ndan razı olsun! Âmin.

Onlar da hepinizden razı olsun. Âmin.

Şimdi küreyi arzda, Allah’ın emrettiği gibi, hadis ve hadis-i kudsiler var, senede bir defa Divan-ı Salihin kuruluyor. Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)  ruhaniyeti mahiyetinde. O’nun ruhaniyeti tecelli etmese, kurulmaz. O divanda yerde ve semâvatta, yani küreyi arzda ve insanlarda ve insanlar arasında, rızkından tut, kıtlığa kadar, kıtlığından tut, nura kadar tanzimat oluyor. Senelik tanzimat oluyor.

Allah, bu seneye hayırlı etsin! İnsanlık âlemi rahat ederse, biz de rahat ederiz.

O dereceye yetişmiş Muhiddinî Arabî Hazretleri.

 

Âdem ( Selam Üzerine Olsun)

Demin dedim ki dünyanın, şimdi Âdem’le ( Selam Üzerine Olsun) bizim aramızdaki, rivayet on iki-on beş, netice on beş senedir. Âdem’le, on beş bin sene.

Milyon değil, on beş bin sene Âdem’in ( Selam Üzerine Olsun) zuhur etmesi. Fakat o şeye bakıyorlar, işte o deniz kalıntılarını, yeraltı kalıntılarını çıkarıyorlar. Kimi elli diyor, kimi altmış diyor, kimi otuz diyor. Otuz milyon evvel. Yani bu, otuz milyon yıl evvel, dünya kurulmuş.

Fakat Âdem ’in  ( Selam Üzerine Olsun) dünyaya gelmesi, zuhur etmesi, on beş bin sene. Arası milyon değil, on beş bin sene. Milyon değil. Değil. Değil mi?

Hz. Âdem’den ( Selam Üzerine Olsun) evvel efendim, uzun bir zaman geçmiş. Ancak Cenab-ı Hak bilir sınırı. İşte O Âdem.

Hz. Âdem ’i  ( Selam Üzerine Olsun) yaratacağı zaman, melekler malumâliniz dediler ki: “Yarabbi, biz sana ibadet ediyoruz. Sen yeryüzünde bir şey mi? Fesat çıkarıcı mı yaratacaksın?”

“Sizin bilmediğinizi, Ben bilirim.” dedi ve Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’i yarattı. Amenna ve Saddakna.

Şimdi biz, Hz. Âdem’in  ( Selam Üzerine Olsun) evlatları olarak, Cenab-ı Hakka kulluk görevlerimizi bihakkın yaptığımız zaman, Cenab-ı Hak övünüyor.

“Ey meleklerim! Siz dünyada fesat çıkarıcı mı yaratacaksın, diyordunuz. Bak! Benim kullarım, beni zikrediyor. Bana karşı olan görevlerini yapıyor.” diye. Cenab-ı Hak, meleklere karşı bu şekilde övünüyor. Amenna ve Saddakna.

Diyor ki: “Bak, sizin istemediğinizi, sizin şuradan ettiğinizi, sizi ona hizmetçi yaptım. Melaikeyi Kiram’ı Âdem’e ( Selam Üzerine Olsun) secde ettirdi. Ya! Evet.

İnsanın, Allah yanında kıymeti, meleklerden daha yüksektir. Evet efendim. İnsanı, Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de, pek çok âyetlerde, methü sena ediyor.

“Ve lekad ben-i Âdem, lekad halâknal insanı ahsenül takvim.” gibi pek çok âyetler var ki İnsan’la Cenab-ı Hak övünüyor. Ve bütün mükavvenatı İnsanın emrine, Amenna ve Saddakna, kılmıştır, vermiştir.

Fakat bir âyette de Allahu Teâla: “Habibim onlarda.” diyor. “Onlar.” Allah cümlemizi muhafaza etsin. Cümlemizi tenzih ederim. “Onlar hayvanlardan da aşağıdır.” diyor. Allah bunlardan olmaktan cümlemizi, bizleri muhafaza etsin.

Niyazi Mısri Hazretleri’nin buyurduğu gibi, O, Allah Dostunun: “Neden gelip, gittiğini bilmeyenler, hayvan imiş.” diyor. Yani: “İnsanın, bu dünyaya niçin geldiğini, niçin yaratıldığını, gayesinin ne olduğunu, emelinin ne olduğunu ve nereye gideceğini, tefekkür etmesi lazım. Elhamdülillah, İnsanın bir saatlik tefekkürü, ibadetten daha efdaldir.” diyor.

Evvela inşallah, bunu idrak ederek,  Cenab-ı Hakka olan görevlerimizi de hakkıyla yapmak hususunda, Allah bizlere kolaylıklar ihsan etsin.

 

Divan-ı Salihin

Hah! Muhiddinî Arabî diyor ki, oradan açıldı: “Ben bir sene.” diyor. “Beyt-i Şerifi tavaf ederken. Sivri sakallı, uzun boylu, bir tek entari var sırtında.” İhram giyerler. “Bir basit entari. Birisini gördüm ben.” diyor. “Giderken Allah nasip etti. İnsanların arasından, o kadar sık geçiyor ki ne o rahatsız oluyor, ne o insanları rahatsız ediyor. Rüzgâr gibi aralarından geçiyor.” diyor. “Tavafta birkaç gün gördüm. Bir gün yanaştım, elinden tuttum.”

“Esselâmun Aleyküm.” “

“Ve Aleyküm Selâm, evladım Muhiddin.”

“İsmimle söyledi. Büsbütün şaşırdım.” diyor.

“Dedim ki: Efendi hazretleri seni tavaftan böyle görüyorum. Bir de hepsinin gölgesi var. Senin gölgen yok. Gölgesiz görüyorum seni. Bu ne hikmettir? Onu öğrenmek istiyorum.” diyor.

“Dedi ki: Muhiddin, evladım. Ben kırk bin sene, sizin dedelerinizdenim.”

Kırk bin sene, Âdem’den evvel yani. “Kırk bin sene, sizin dedelerinizdenim.” diyor. “Dedim ki: Nasıl olur?” İşte o Füsus’ta var ama, Füsusül Hikem’de, Kur’ân-ı Azimüşşan’da.

“Diyor ki: Şu âyeti gece gündüz okurdum, bununla ibadet yapardım. Bu âyetin yüzü hürmetine, her sene Beyt-i Şerifin tavafında, ben de sizin aranızda bulunuyorum.”

“Dedim ki: Efendi Hazretleri ismin nedir?”

“Bir ismim, Mehmet.” diyor.

Kırk bin sene evvel, akıl fikirleri ermiyor. Şimdi Muhiddin’e gelelim.

Diyor: “Dedim ki, Efendi Hazretleri! Bak, birkaç kişinin gölgesi yok. Ötekiler hepsi gölgeli.”

Dedi ki: “Onlar Bekâ âlemine geçer. Nurun gölgesi olmaz. Onların hepsi Nebilerden, Velilerden, Allah’ın Evliyalarındandır. Onlarda gölge yok. Hayatta olan kimsenin gölgesi vardır.”

“Bir de bunu, aynısını Divan-ı Salihin’de gördüm.” diyor. Divan-ı Salihin toplantısında. “Hem Bekâ âlemine geçmişleri, hem hayatta olanları. Ve Hz. Âdem’den ( Selam Üzerine Olsun) tut, Nuh ( Selam Üzerine Olsun) ’dan, Musa ( Selam Üzerine Olsun) , İsa ( Selam Üzerine Olsun) , Davut ( Selam Üzerine Olsun) , Muhammed Aleyhisselatü Vesselleme kadar. Zaten O’nun ruhaniyetinin altında peyda ediyorlar. Sabah namazından evvel, Divan-ı Salihin’de bulunuyor. Karanlıktır.” diyor.

Nasıl ki şimdi helikopterler kalkıyor, tayyareler, olduğu yere iniyor. O meydana gelenler, hepsi öyledir.

“Kanal geliyor, eliyle iniyor, oradan kalkıyor.” diyor. “Gittim, bir safa dâhil oldum. Sabah namazını Allah nasip etti, o safta kıldım. O Divan-ı Salihin’in safında kıldım. Namazı kıldıktan sonra, dua edildi. Güneş yavaş yavaş çıktı.” diyor. “Bakıyorum, gelenler o meydana iniyorlar, kalkıp safa geliyorlar. Saflara dâhil olmaya. Yine baktım, kimi gölgesiz, kimi gölgeli. Ben bir safta duruyorum. O da başka bir şahıs. Safındadır. Elini tuttum.” diyor.

“Dedim ki: Şu gelene bak, şunların gölgesi var, şunun gölgesi yok. Buradaki hikmet nedir? O da aynı, ismimle sordu.”

“Muhiddin, oğlum. Onlar Bekâ âleminden geçme. Nebilerin ruhu, Velilerin ruhlarıdır. Fakat bu toplantıya iştirak etmek mecburiyetindedirler. Onlar, ruh olarak. Ruh nurdur, o nurun gölgesi olmaz. Şu, gölgesi olan da, senin gibi.” Kendini katmıyor. “Senin gibi, hayatta olanlar.” Dedi ki: Muhiddin oğlum, bak!”

Allah’ının takdiri. O’nun da ismi, Muhsin. Muhsin. Bu isimler evvelce var. Allah’ının kulu Muhsin, numuneyi görüyorsun. Muhsin ismi şimdi çok, Elhamdülillah.

Diyor ki: “Benim Muhsin. Bak, benim gölgem yok. Ama senin var.” diyor. “Oğlum ama Allah’a şükür et ki aynı safa dâhil olmuşuz. Hayatta, aynı safa dâhil olmuşsun.”

Bazı arkadaşların, gönlü açık. Şimdi Hicaza gidenlere söylüyorum. Ben bunları okuduğum için diyorum, çok dikkat edin. Allah’ının izniyle, Habib-i Ekrem müsaade ederse, belki siz de gölgesiz bir adam görürseniz, eline yapışın inşallah. İnşallah aklımızda olsun. İnşallah, gölgesiz bir adam! Çünkü onlarda çok havadis var.

 

Eğer Ayet-i Şerif, Eğer Hadis-i Şerif

Allah cümlemize, Nuru Muhammedîyle, Şefaati Muhammedîye dâhil etsin. Âmin. Nuru Muhammedî! Konuştuğumuz, Kur’ân-ı Azimüşşan, hadis-i şerifler hepsi nurdur. O’nun ağzından çıkanın hepsi nurdur.

Son bir şey koydum. İki yaprak. Şeyh Şamil’in, iki yapraklı beyti. Koyduğum şuydu. Dedim ki: “Eğer âyet-i şerif, eğer hadis-i şerif, ikisi de Allah’ının Resûlü’nün (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun)  mübarek dudağının arasından çıkıyor.” Yani birisi kulağından, birisi gözünden, birisi çeneden çıkmıyor. Aynı yerden çıkıyor.

“Eğer âyet-i şerif, eğer hadisi.” Buna çok dikkat edelim. Ama, Allah’tan gelen vahiy, ilham.

Vahiy, o vahiydir. “Cebrail kardeşimiz getirdi. Size malumat veriyorum.” diyor. Kendi hususisinden olan, “Bu da hadistir. Yani, bizden zuhur eden hallerdir.” diyor Allah’ın Resûlü. Fakat ikisi de mübarek dilinden, iki dudağının arasından çıkar.

Şefaât dileriz, Cemâlini, Kemâlini dileriz inşallah. Allah cümlemizi haliyle, ahvaliyle Şefaatine, Cemâline nail etsin. Âmin.

Allah ömrümüzden, geçirmiş hallerini, Bekâ âlemine göçenlerin ruhlarını şad etsin. Âmin.

Bütün ümmet-i Muhammedin, geri kalan hayatlarında sıhhat ile selâmet ile neşe-yi Muhammediyle, Kur’ân ile vaktimizi geçirelim inşallah.

 

Her Gece Kadir Gecesi

Allah tekrarına erdirsin. Bu mübarek günü unutmayın!

Hacı Efendi, diyor. “Biz, her gece!” diyor.

Bir hadis-i şerifte: “Her gece Kadir Gecesi’dir bilin.” diyor.

Dün gece ihya edemedik. Bu gece edelim. Bu gece edemedik. Yarın gece edelim. Ramazandan sonra ne var ki? Diz çökersek, iki gözyaşı dökersek, inşallah! Allah’ının Resûlü aşkıyla, Allah’ın rızasıyla, iki gözyaşı dökersek ve kendimiz için ve bütün ümmet-i Muhammed, bütün insanlık âlemi için, iki gözyaşı dökersek, Kadir gecesinin ta kendisidir!

Hangi zamanda? Gözyaşı Allah için gelirse, Kadir gecesinin ta kendisidir.

 

Tövbe İstiğfar

Duayı oku, tövbe istiğfar getir. Ondan sonra başla. Her an tövbeye ihtiyacımız var. Her an!

Ben bir hadis-i şerifte gördüm, diyor ki: “Bir kimse tövbe istiğfara devam ederse, eğer hataları yoksa, hataları bitmişse, yoksa, tövbe istiğfar tevhid mahiyetine geçiyor.” diyor. “Zikre geçiyor.” diyor.

Gördün mü? Evet, devam.

 

(Tövbe duası okunuyor.)

“Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim! Evvela tövbe edelim. Diyelim cümle günahlarımıza, tevbe Estağfirullah, tevbe Estağfirullah, tevbe Estağfirullah. Estağfirullahel azimel, kerimellezî, lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyhi tevbete abdin zâlimin linefsihî, lâ yemlikü linefsihî mevten ve lâ hayaten ve lâ nüşûrâ. Ve es’elühüt tevbete vel mağfirete vel hidâyete lenâ innehû hüvet tevvâbür rahiym.

İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! Eğer bizim elimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan, dilimizden ve bütün azalarımızdan bilerek bilmeyerek bu ana, bu saate, bu dakikaya gelinceye kadar, her ne ki kelime-i küfür ve fiil-i küfür, günah, isyan, hata, şirk ve malayani sadır ve vaki olduysa biz onların cümlesine hulusi kalp ile tövbe ettik, tövbe ettik, tövbe ettik,  pişman olduk ve bir dahi işlememeye azmi cezmi kasdettik.

Peygamberlerin evveli Hazret-i Âdem safiyüllâh, ahiri ve iki cihan serveri bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa ve Ahmedi bâ safâ sallallahu teâla aleyhi ve sellem Efendimiz’dir. Bu ikisi ve bu ikisi arasında ne kadar Peygamber gelip geçtiyse, cümlesine inandık, dilimizle ikrar, kalbimizle tasdik ettik. Elhamdülillah. Haktır ve gerçektir, kavlinde sadıktır.

Âmentü billâhi ve bimâ câe min indillâh. Âmentü bi rasûlillâhi ve bimâ câe min indi rasûllillah. Âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî vel yevmil âhıri ve bil kaderi hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ vel basü ba’del mevti hakkun elcenneti, hakkun ennarul, hakkun eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh. Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh. Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh.

 

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

Kulhuvallahu Ahad (3 defa okunuyor.)

Allahu Ekber, lâ İlâhe illallahu vallahu ekber, allahu ekber velillahil hamd.

Bismillahirrahmanirrahim (Felak Suresi okunuyor.)

Allahu Ekber, lâ İlâhe illallahu vallahu ekber, allahu ekber velillahil hamd.

Bismillahirrahmanirrahim (Nas Suresi okunuyor.)

Allahu Ekber, lâ İlâhe illallahu vallahu ekber, allahu ekber velillahil hamd.

Bismillahirrahmanirrahim (Fatiha Suresi okunuyor.) Amin.

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillahi rabbil âlemin. Ves selâtü ves selâmu alâ resûlune muhammedin ve alâ ve alihi sahbihi ecmain.

Esselatu vesselâmu aleyke ya Resûlallah

Esselatu vesselâmu aleyke ya Habiballah

Esselatu vesselâmu aleyke ya Şefiyallah

Esselatu vesselâmu aleyke ya Hayra halkillah

Esselatu vesselâmu aleyke ya Nura Arşillah

Esselatu vesselâmu aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin

Allahümme salli alâ rûhı seyyidinâ muhammedin fil ervâh ve alâ cesedi muhammedin fil ecsâd ve alâ kabri seyyidinâ muhammedin fil kubûr. Allahümme eblığ rûha seyyidinâ muhammedin minî tehıyyeten ve salâten ve selâmâ.

Amine Amin bi hürmeti taha ve yasin velhamdülillahi rabbil Alemin.

Allah rızası için, Allah rıza-ı şerifi için, mübarek günlerin yüzü hürmetine, Habib-i Kibriya’nın yüzü hürmetine, evvelimiz ahirimiz ümmet-i Muhammedin yüzü hürmetine, Allah rıza-ı şerif hürmetine lillahil Fatiha.”

 

Allah kabul etsin. Allah razı olsun.

Hacı Efendinin duasını… Bak, icap eder inşallah, bir Hatim, bir mevlüt okunursa, evi burada karşımızdadır. Hacı Selim Efendi’nin. Yani bir ihtiyacı yok, sırf Allah rızası için. Gelip, mevlüdü şenlendirmekte icap ederse, haber verir, götürürsünüz inşallah.

Bu mübarek dualardan, istifade edelim inşallah.

Duaları ilelebet ettirsin. Nuru Muhammedîyi ilelebet devam ettirsin. Allah, cümlemizi şefaatine nail etsin. Allah, hepinizden razı olsun. İyi günlerini tekrar nasip etsin.

Bugün Kadir. Gecenin tarihi, senenin kaçı? Bugün, tarih 16’sı. Kadir gecesi, Cuma gününe tesadüf etti. Bu hatim duaları okundu. Bütün ümmet-i Muhammedin ruhaniyetine hediye ettik.

“Efendim, Kadir gecesi hürmetine, dergâhı izzetinde kabul ve makbul eyle Yarabbi!

Yarabbi! Nice nice Kadir gecesine biz aciz ve günahkâr kullarını eriştir.

Yarabbi! Kadir gecesinin feyzinden istifade eden kulların zümresine bizleri dâhil eyle.

Yarabbi! Sıhhat, afiyet ver.

Yarabbi! Bizlere, cümlemize, memleketimize dirlik düzenlik ver.

Yarabbi! İslam âlemine dirlik düzenlik ver.

Yarabbi! İslam âlemini sen muhafaza eyle.

Yarabbi! Kâfirlere galebe eyle.

Yarabbi! Dualarımızı dergâhı ve izzetinde kabul ve makbul eyle.

Amin, Amin, bi hürmeti Taha ve Yasin.”

 

1995’ten bu mevlüt okundu. Tarihi, yani 16 Şubat 1996.

Allah, cümlemizi tekrar gelecek seneye kavuştursun. Sıhhati selâmetle. Âmin!

Allah razı olsun.

 

Gördüm ki… 

Bir şey var mı diyeceğiniz? Söyleyin.

Burada bir şey vardı. “Gördüm ki…” Onu da sonunda okuyalım.

Herkes... Ver bir tane.

Orada var mı? Bu benim hoşuma gidiyor. Hepinizi ikaza çıkarıyor.

Dikkat edelim. Buradaki cevap.

Evet.

(“Gördüm ki…” okunuyor.)

Allah korusun, cümlemizi. Âmin.

Kalıbı namazda oluyor. Hayal, başka tarafta. Allah, cümlemizi korusun.

Sen de bunu oku. Böyle, yavaş yavaş oku. Hepimiz Âmin diyelim.

(“Lütfet ki…” duası okunuyor.)

Âmin. Bütün insanlık âlemine. Âmin!

Âmin Yarabbi! Âmin. Âmin.

Lillahil Fatiha!

 

Ahlâk-ı Muhammedî, Lütfet ki…

Bu sonunda okunan dua. Hacı Efendi’nin elindeki dua. Allah’ının Resûlünün, ümmeti için, bütün insanlık âlemine yaptığı, özel bir duadır.

İnşallah, bunu hepinize verdim. Bundan almayan alsın. Hepinize verdim. Belki on defa bastırdım, dağıttım bunu. Çok mükemmel, özel bir duadır. Burada hem ahlâk, hem dua var. Hem münâcaat var. Kültür, insanlık var.

Yani, öyle ol ki güneş gibi ol! Güneş herkesin, malum. Bütün insanlık âleminin, hayvanat âleminin, küreyi arzın malıdır.

Öyle ol ki akarsu gibi ol, yağmur gibi ol. O da. Ortaklığı yok, umumidir yani.

Öyle ol ki; toprak gibi ol. Bir taraftan yiyoruz, içiyoruz, gidiyoruz. Bir taraftan da pisliyoruz. Hiç kimsemize itiraz etmiyor. “Yahu, sen beni kullandın. Yedin, içtin. Şimdi de beni böyle kullanıyorsun.” İtiraz etmiyor.

Bu ahlâkları, biraz alalım inşallah. Ya gece, ya toprak. Ya toprak ahlâkıyla, ya su. Yağmur gibi, her tarafa. Ya da güneş olalım inşallah.

Habib-i Ekrem’in hürmetine, ilmiyle, irfanıyla, diliyle, inancıyla, güneş gibi olalım.

Gittiğimiz yere, dost düşman, hepimiz, hemen bir güneş gibi yayın yapalım. Hiç fark etmeden efendim. Bu Müslüman’mış, bu Hrıstiyan’mış, bu şuymuş değil. Allah için, Kur’ân’ı konuşalım. Ne derse, kim ne olursa, orada olsun.

 

Tekrar, Allah hepinizden razı olsun. Bugüne kavuşturana, hamdü sena olsun. Şükür!

Allah, sizden de razı olsun. Buraya, toplantıya nasip eden Allah, hepinizden razı olsun. Evveliniz, ahiriniz, Nuru Muhammedî olsun.

Kalkın, yavaş yavaş gidelim. Kalkın!

Geç kaldınız. İyi mi? Ama bugün istirahat edelim. Allah’a emanet. Teşekkür ederim.

Yahu hurma var, alın. Getirin, dağıtın. İçeride birikmesinler.

Ayakkabıyı da yanlış giymeyin! Dikkat edin.

İyi günlerle yaşatmayı nasip etsin.

Çok iyi oldu, selâmetle. Allah hepinizden razı olsun.

Allah bu ibadet, bu iyi günlerini, Muhammedî olarak, ilelebet devam ettirsin.

Ya! İlelebet devam ettirsin. Dünyanızı, ahiretinizi Cenneti Alâ’nın bir köşkünde etsin inşallah. Hepinizi. Oldu.

Tayyi Mekân burada konuşur. İstanbul’dan görünür, Mekke’de, Medine’de görünür. Allah’a emanet olun.

Yavaş yavaş kalkın. Birikmeyin. Allah razı olsun. Allah tekrarına erdirsin. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

Hu! İlla Hu! Mevlâm Hu!

Hu’yu unutmayın! Bu büyük bir Esma’dır.

Evveli Hu! Ahiri Hu! Zahiri Hu! Batını Hu! Ve Hüve külli şeyin Alîm!

Hadi güle güle. Dostlara selâm olsun. Hadi, Allah’a emanet olun.

Kardeşinize, arkadaşlarınıza, hepsine selâm!

Allah, hayırlı bayramlar nasip etsin.

 

Birbirimizi görelim inşallah!

Allah’a emanet olun.

Oldu, oldu, oldu.

Allahu Ekber. Allahu Ekber. Lâ ilahe illallahu vallahu Ekber. Allahu Ekber velillahilhamd.

Hamdü sena olsun. Sana şükür olsun.

Mübarek olsun. Allah tekrarına erdirsin.

 

 

16 Şubat 1996, Cuma